Bir haftadır bütün eğitimciler, eğitim yazarları liseleri kutsuyorlar. En başarılı liseler YGS dahileri, LYS şampiyonları gibi bir sürü methiye diziliyor liselere. O kadar sakat bir bakış açısı ki sormayın gitsin. Birincisi bu kutsadığınız okullara bir de şu açıdan baksanız; bu okulların varoluş amacı ülkeyi geleceğe taşıyacak mezunlar yetiştirmek yani bu liselerin mezunları 42 yıldır ÖSYS'de şampiyon oluyorda ne oluyor diye sormak lazım.
42 yılda ilk 1000'e giren 42 bin "dahi" peki sonuç ne oldu? memleket daha fazla patent mi üretti, daha fazla marka mı üretti veya memlektin milli geliri bu sayede iki katına mı çıktı? Bütün sorunların yanıtı kocaman bir HAYIR. Peki o zaman neden bu okullardan yeni ürünler istemiyoruzda aynı çamurda yuvarlanıyoruz.
Eğitimin yeni dünyada en önemli çıktısı kuşkusuz girişimci nesiller yetiştirmektir. Peki, Türkiye'de neden iyi girişimci yok denecek kadar az? Aslında bu soruyu şöyle sormalıydık: Eğitim sistemimiz neden girişimci yetiştiremiyor?
Türkiye'de ilköğretim problemi yıllardır çözüme kavuşmadı. Liselerde de durum farklı değil. Dünya ticaretinden, Türkiye ekonomisinden ve girişimcilikten bihaber öğrenciler mezun ediyoruz. İlköğretim sert bir adım olsa da, on yedi on sekiz yaşlarında bir Türk gencinin kesinlikle girişimci ruhla tanışmış olması gerekiyor. İngiltere'den 40, ABD'den 34 yıl geriden gelen bir girişimcilik temelli eğitim sisteminden bahsediyoruz. Türkiye'deki iktisat fakülteleri bankacı, mühendislik fakülteleri ise masa başı ''Özel sektör memuru'' yetiştiriyor.
Bazı vakıf okulları ve birkaç devlet üniversitesi haricinde girişimciliğe yeterince önem veren yüksek öğrenim kurumları çok az sayıda. Hatta bazı üniversitelerin mühendislik ve iktisadi idari bilimler fakültelerinde ''Girişimcilik Kulüpleri'' dahi bulunmuyor.
Son dönemlerde gördük ki eğitim sisteminde tepeden inme radikal çözümler fayda getirmiyor. Bunun için eğitim bilimciler, başarılı girişimciler ve yurtdışında eğitim görmüş Türk vatandaşları ile bir ekip kurularak, yeni eğitim politikası planlanmalı. Ayrıca Türkiye, 2023 ve 2071 vizyonları için oluşturduğu iktisadi politikaya girişimciliği ve girişimcilik eğitimine ayıracağı bütçeyi de şimdiden konuşmalı.
- İktisat Fakülteleri bankacı değil ekonomist yetiştirmeli, işletme fakülteleri ise yönetici yetiştirmeli. Kurumiçi girişimciliğin de altını çizmeli. Dünya devi şirketleri yöneten Türklerin tek farkı, çoğunun Türkiye'de eğitim görmemiş olmaları. Demek ki sorun cevherde değil, işleyende.
- Aşama aşama ilköğretim ve lise seviyesinde temel ekonomi, temel girişimcilik dersleri eklenmeli. Değerler eğitimi içerisinde iş ahlakına da yer verilmeli. Girişimci yetiştireceğiz diye yerli sömürgecilere karşı önlem alınmalı.
- Türkiye'de girişimci olmanın -maalesef hala- bir işsizlik ya da iş bulamadığı için yapılan bir ''oyalanma süreci'' olduğu algısının yıkılması için daha çok etkinlik, eğitim kurumlarında daha çok konferans, daha çok teşvik gerekiyor.
- Büyüyünce ''girişimci olacağım!'' diyen çocuklar yetiştirmeli. Bunun için ise girişimci öğretmenler. Bir nesil yetiştirmekten daha büyük bir girişim olabilir mi?
- Siyasi otorite, girişimcilik eğitimine serbestiyet ve fon sağlayarak devlet üzerinde oluşabilecek yükü dışarıya vermeli. Düşünsenize devlet liselerinde ve üniversitelerinde girişimcilerin kredili dersler verdiğini? Vakıf okullarında okuyan gençlerimiz bunlardan faydalanırken milyonlarca öğrenci girişimcilikle neden tanışmasın?
Ama bence bunların hepsinden daha önemlisi tercih dönemlerinde milyonlarca öğrencinin "bu bölümde olursam iş bulabilir miyim?" sorusunun ortadan kalkmasıdır. 17-18 yaşında gençlerin hayal kurmasını bile kısıtlamış durumdayız. Unutmayın "başaranlar hep farklı olanlardır" çocuklarımıza öğreteceğimiz tek şey başarabilmeleri için deneme yapmaları ve bundan korkmamalarını öğütlemektir.